The things that we eat and drink are the signs of our identity and they change and
transform us. Food is not only a physiological need for survival but also a universal,
local, communicative, cultural, religious, class, ethnic, symbolic, ideological,
economic, moral, geographical, historical, political and social phenomenon. So
food is not a personal matter. Consequently, the fast food form we prefer changes,
affects and transforms nature, water, agriculture, land, animals, farmers, workers,
children, health, family, society and the culture. The goal of writing this article is to
question fast-food culture in terms of conscience, morality, social and politics and
to reveal what is behind this culture. Sociologically, this topic is covered through
“critical social science” approach with respect to Ritzer’s “McDonaldization”
thesis. At the end of the work, it is concluded that the McDonaldized systems have
their own advantages, attractiveness and charm, but they are certainly harmful
for the employees, children, migrants, farmers, nature, animals and agriculture,
therefore it is suggested that all the people in the world should fight in a common
way against McDonaldization.
Yediklerimiz ve içtiklerimiz bizleri değiştirip dönüştüreceği gibi kimliğimizin
de göstergeleridir. Yemek, sadece hayatta kalmamız için gerekli olan fizyolojik
bir ihtiyaç değil aynı zamanda evrensel, yerel, iletişimsel, kültürel, dini, sınıfsal,
etnik, sembolik, ideolojik, iktisadi, ahlaki, coğrafi, tarihsel, siyasi ve toplumsal bir
olgudur. Dolayısıyla yemek kişisel bir mesele değildir. Zira tercih edilen fast-food
beslenme biçimi doğayı, suyu, tarımı, toprağı, hayvanları, çiftçileri, işçileri, çocukları,
sağlığı, aileyi, toplumu ve kültürü etkiler, değiştirir ve dönüştürür. Bu nedenle
makalenin yazılmasındaki amaç; fast-food kültürünü vicdani, ahlaki, toplumsal
ve politik açıdan sorgulamak ve bu kültürün arkasındaki gerçekliğin ne olduğunu
ortaya çıkarmaktır. Sosyolojik olarak çalışmanın konusu “eleştirel sosyal bilim”
yaklaşımıyla Ritzer’in “McDonaldlaşma” tezi üzerinden ele alınmıştır. Çalışmanın
sonunda ise McDonaldlaşmış sistemlerin avantajlarının, çekiciliğinin ve cazibelerinin
olduğunu, fakat çalışanlara, çocuklara, göçmenlere, çiftçilere, doğaya,
hayvanlara, tarıma vb. verdiği zararlar büyük olduğundan McDonaldlaşmaya
karşı dünyadaki bütün insanların ortak bir biçimde mücadele etmesi gerektiği
sonucuna ulaşılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |