Mu‘tezile İslam düşünce tarihinde önemli bir yeri olan aynı zamanda islâm ile ilgili itikadi prensipleri, aklî ilkeler çerçevesinde temellendirmeye çalışan kelâmi bir ekoldür. Mu‘tezile’nin ortaya çıkmasında fetihlerin akabinde farklı din ve kültürlere mensup insanlarla karşılaşılması ayrıca söz konusu fetihler neticesinde ilmi ve kültürel gelişmelerin artması önemli bir etken olmuştur. Mu‘tezile ekolü, itikadi alanda ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte kendine özgü inanç esasları ile ilgili ilkeleri oluşturmaya başlamıştır. Bu bağlamda usul-i hamse olarak ifade ettikleri “tevhid, adl, va‘d ve vaîd, el-menziletu beyne’l-menzileteyen ve emr bi’l-ma‘rûf nehyi ‘ani’l-münker” prensiplerini kendilerine ölçü edinmişler. İtikadi alandaki bütün düşünce ve meselelerini bu ilkeler çerçevesinde ifade etmeye çalışmışlardır. Buna ilaveten itikadi konularda Kur’ân’ın naslarına da aykırı bir düşünce ortaya koymamaya gayret etmişledir. Ancak bazen kendi ilkeleri ile Kur’ân naslarının çeliştiklerini görmüşlerdir. Dolayısıyla söz konusu nasları kendi itikadi ilkelerine uygun bir şekilde yorumlayabilmek için Arap dilinin imkânlarından yararlanmaya çalışmışlardır. Buna paralel olarak mu‘tezilî nahiv âlimleri de i‘tizalî düşüncelerine aykırı gördükleri ayetlerin zahiri anlamlarını dilin imkânlarından yararlanarak kendi itikadi düşüncelerine uygun olarak yorumlamışlardır. Bu çalışmada Arap dilinin tüm dilsel imkânları dâhil olmak üzere mu‘tezilî nahiv âlimlerinin Kur’an naslarını kendi itikadi ilkelerine göre yorumlamak için Arap dilinden nasıl istifade ettikleri konusu işlenmeye çalışılmıştır.
Mu‘tazila has an important place in the history of Islamic thought. At the same time, it is a theological school that tries to justify the theological principles related to Islam with rational principles. Encountering people from different religions and cultures after the conquests and the increase in scientific and cultural developments due to these conquests were also an important factor in the emergence of the Mu‘tazila. With the emergence of the Mu‘tazila school in the field of creed, it began to form its own principles of belief. In this context, they adopted the principles of “tawhid, adl, va'd and vaîd, al-manzila bayn al-manzilatayn and al-‘amr bi al-ma‘rûf nahy ‘an al-munkar”, which they refer to as “al-usul al-khamsa”. They tried to express all their thoughts and issues in the field of belief within the framework of these principles. They tried to express all their thoughts and issues in the field of theology within the framework of these principles. In addition, they have made an effort not to put forth an opinion contrary to the texts of the Qur‘an on theological issues. However, they saw that they sometimes contradicted their own principles and the verses of the Qur‘an. Therefore, they tried to benefit from the possibilities of the Arabic language in order to interpret the aforementioned verses in accordance with their own creed. Parallel to this, mu‘tazilite nahw scholars interpreted the apparent meanings of the verses, which they deem contrary to their ı‘tizalî thoughts, in accordance with their own creed by taking advantage of the language’s possibilities. In this study, we tried to deal with the issues of how Mutazilite Nahw scholars used the Arabic language to interpret the verses of the Qur’an according to their own creed principles.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Arabic Language, Literature and Culture |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Early Pub Date | April 29, 2024 |
Publication Date | April 30, 2024 |
Published in Issue | Year 2024Issue: 27 |