‘The Call is Coming from inside the House’ trope, emblematic of betrayal, has permeated both visual and written narratives, evoking dread and questioning characters’ innocence. This paper critically explores the fear instilled by the stranger danger narrative, juxtaposing it with Vladimir Nabokov’s Lolita (1955) to underline the insidious nature of domestic abuse. While once a potent social warning, the overuse of the trope has desensitised audiences to domestic violence, rendering it banal. The narrative unpacks how social conditioning perpetuates fear, particularly among women and girls, confining them indoors with potential abusers. Drawing parallels between the narrative of Lolita and real-life instances of grooming and abuse, the paper elucidates how abusers manipulate victims into complicity. By examining Lolita as a lens through which to understand social dynamics, the paper prompts a revaluation of cultural tropes and their implications for gender relations and individual autonomy. Through Humbert Humbert’s manipulation of Lolita’s memories and perceptions, the paper highlights the pervasive control exerted by abusers. The paper advocates for a multilayered understanding of fear and safety, challenging the narratives that perpetuate gender-based violence. It critiques social responses to stranger danger, arguing that they perpetuate victim-blaming culture and fail to address root causes. By unpacking the parallels between the patriarchal culture and grooming tactics, the paper finally exposes the false security offered by domesticity, as in Lolita.
Gerekmemektedir
‘Evin İçinden Gelen Çağrı’ klişesi, ihanetin sembolü olarak görsel ve yazılı anlatılara nüfuz etmiş, korku ve karakterlerin masumiyetini sorgulama duygusunu çağrıştırmıştır. Bu makale, ‘yabancı tehlike’ anlatısının içsel bir tehlikeyi vurgulamasını, özellikle Vladimir Nabokov’un Lolita eseri üzerinden, ev içi istismarın gizil doğasını eleştirel bir bakış açısıyla inceler. Bir zamanlar etkili bir toplumsal uyarı olan bu klişenin aşırı kullanımı, hedef kitleyi ev içi şiddete karşı duyarsızlaştırarak ilgili kavramı sıradanlaştırmıştır. Bu çalışma, özellikle kadınlar ve kız çocukları üzerinde ev içinde potansiyel tacizcilere karşı nasıl bir korku oluşturulduğunu ve bu korkunun onları nasıl ev içinde kısıtladığını incelemektedir. Makale Lolita’nın anlatısı ile gerçek hayattaki kandırma ve istismar vakaları arasında kesişimleri ele alarak, tacizcilerin kurbanlarını iş birliğine zorlayarak nasıl manipüle ettiklerini açıklar. Toplumsal dinamikleri anlamak için bir lens olarak Lolita’yı merkeze alan bu çalışma, kültürel klişeleri ve bunların cinsiyet ilişkileri ile bireysel özerklik üzerindeki etkilerini yeniden değerlendirmeyi amaçlar. Eser karakterlerinden olan Humbert’ın Lolita’nın anılarını ve algılarını sürekli manipüle etmesi, istismarcıların genellikle başvurduğu bir kontrol yöntemini vurgular. Makale, klişeleşmiş cinsiyete dayalı şiddeti sorgulayarak, korku ve güvenlik konularında çok yönlü bir anlayışın toplumsal olarak benimsenmesini önerir. Ataerkil kültür ve kandırma taktikleri arasındaki kesişimleri inceleyen bu çalışma, ev içi yaşamın Vladimir Nabokov’un Lolita adlı eserinde yanlış bir güvenlik algısı ile dayatıldığı sonucuna ulaşır.
Gerekmemektedir.
Yok.
Gerekmemektedir
Gerekmemektedir.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | British and Irish Language, Literature and Culture |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Project Number | Gerekmemektedir |
Early Pub Date | October 27, 2024 |
Publication Date | October 30, 2024 |
Submission Date | May 15, 2024 |
Acceptance Date | September 22, 2024 |
Published in Issue | Year 2024Issue: 28 |