Modern kültürün, yalnızca edebi bir tür olarak tragedyayı değil, aynı
zamanda tutkuların yıkıcı potansiyelini ifade eden trajik yaşam duygusunu
ortadan kaldıran rasyonelleşme fikrince örgütlendiği tezini temele alan bu yazı,
hukuku tragedya ile birlikte düşünmenin oksimonik karakterini tartışmaya açarak
hukukun kendi temelleri üstüne bir refleksiyona kapı aralamayı amaçlıyor. Bu
yazının perspektifinden bu tür bir refleksiyon, cebri düzenin trajik durumları
dışlayan özgül sosyal tekniği olarak hukuk ile insani yaşamın belli bir açıdan
sanatsal taklidi olarak tragedya tanımımıza meydan okumakla kalmaz; aynı
zamanda tragedyanın modern hukukun temelinde yatan ama soğuk hukuk
metinleri ve karmaşık kurumsal düzenlemeler ardına gizlenen trajik bir aporia’yı
ifşa etme potansiyeli taşıdığını gösterebilir.
Modern culture is organized by the idea of rationalization which extinguishes the feeling of the tragic life that represent not only tragedy as a literary genre or an aesthetical category, but also the insolubility of conflict between the good ones, the contradiction and conflict in regard to the essence of life, the unexplainable arbitrariness of factual circumstances, devastating potential of passions. This very fact shows that tragedy cannot be seen solely as a means of entertainment or a literary genre. If tragedy as an aesthetical category is the artistic expression of tragic experience, it can only be understood in a cultural context that underlies experience. Tragedies are the ethos of human existence. Indeed, ancient tragic dramas are based on the metaphysical suppostion that conflict, contradiction, arbitrariness and uncertainity is implict to both the structue of human beings and to the whole universe
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021Sayı: 21 |