Space is the place where man works with his own hands. Even though every place is a place, every place is not a place. For a place to be called a place, a person must touch his hand. In this sense, home is a place. While the places are being built, facts such as religion, culture, civilization and geography can be decisive. Because space is not meaningless, soulless, identityless. Space is the mirror of civilization. The home is the expression of civilization. Home means we are here now. People and society have built various homes throughout history. This study seeks an answer to the problem of how the concept of home was formed in Islamic civilization. Islamic civilization protects the right of everyone, whether rich or poor, to live in beautiful places. In this perspective, property belongs to Allah, and his most important contribution to other cultures is the love of beauty and the sublimity of decency. In this case, the property is never used to pollute the world created by God. On the contrary, the most important duty of man is to beautify the environment in which he lives. While houses in Islamic architecture are built with light materials to adapt to the ever-changing family structure, structures offered for community service, such as inns, baths, mosques and madrasahs, are built with permanent materials. This situation perfectly reflects the temporary/permanent classification into the objective field. Stylistic integrity is brought to the city by using standard architectural elements; it indicates a sensitivity that takes into account the time in which we live, environmental conditions and the dynamic structure of the city. In this study, the subject of the home in Islamic civilization will be examined through the concepts of privacy, mortality, the understanding of monotheism, aesthetics in simplicity and the example of Darulerkam, the first house of Islam.
Mekân, insanın kendi eliyle işlediği yerdir. Her mekân bir yer olsa da her yer bir mekân değildir. Bir yere mekân denilebilmesi için insanın kendi elinin değmesi gerekmektedir. Bu anlamıyla ev, bir mekândır. Mekânlar inşa edilirken din, kültür, medeniyet ve coğrafya gibi olgular belirleyici olabilmektedir. Çünkü mekân; anlamsız, ruhsuz, kimliksiz değildir. Mekân, medeniyetin aynasıdır. Ev, medeniyetin ifadesidir. Ev, artık buradayız sözüne karşılık gelmektedir. İnsanlar ve toplumlar tarih boyunca çeşitli evler inşa etmişlerdir. Bu çalışma, İslam medeniyetinde ev tasavvurunun nasıl oluştuğu problemine yanıt aramaktadır. İslâm medeniyeti, ister zengin olsun ister fakir, herkesin güzel mekânlarda yaşama hakkını gözetir. Çünkü bu telakkide mülk Allah’ındır ve diğer kültürlere yaptığı en önemli katkı, güzelliğin sevgisi ve terbiyenin yüceliğidir. Bu durumda mülkiyet, hiçbir zaman Allah’ın yarattığı dünyayı kirletmek için kullanılmaz. Bilakis insanın en mühim vazifesi, yaşadığı çevreyi güzelleştirmektir. İslam mimarisinde konutlar, sürekli değişen aile yapısına uyum sağlamak üzere hafif malzemelerle inşa edilirken han, hamam, cami, medrese gibi toplum hizmetine sunulan yapılar ise kalıcı malzeme ile inşa edilmiştir. Bu durum geçici/kalıcı tasnifinin objektif alana kâmil bir biçimde yansımasıdır. Standart mimari unsurları kullanarak şehre kazandırılmış üslup bütünlüğü; yaşanılan zamanı, çevre şartlarını ve şehrin dinamik yapısını göz önünde tutan bir hassasiyete işaret eder. Bu çalışmada İslam medeniyetinde ev konusu; mahremiyet, fanilik, tevhit anlayışı, sadeliğin içindeki estetik kavramları ve İslam’ın ilk evi olan Dârulerkam örneği üzerinden incelenecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 27 Ekim 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 28 Ekim 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023Sayı: 26 |